Bu gelişim ve değişim bizi mutlu eder mi, etmeye yeter mi bilmem ama en azından mutluluğun bireysel olarak seçilebilirliği konusunda bize yardımcı olacaktır.

Zaman hızla ilerlerken hep bir şeylere uyum sağlamaya çabalarken buluyoruz kendimizi. Uyum sağlamamak belki de “yok olmak” bu yeni düzen içerisinde. Aslında özgün kalabilmek için mücadele vermekten vazgeçmek belki de “var olmak” kim bilir...
***
Bu adaptasyon sürecini hızlandıran ve belki de bizi bu fikre daha hızlı alıştıran en önemli şey “seyahat”. Gezip gördükçe küçük ama sınırsız bir dünya sandığımız zihnimizin, aslında bilmediğimiz sınırlarıyla yüzleşiyoruz. Benim için tanımadığım yüzlerin arasında gezmek, özgürce yürümek ve karış karış her sokağı keşfetmek inanılmaz bir keyif. Aslında bu durumu “keyif” olarak tanımlamak da yetersiz. Hani bazı anlar vardır ya kelimelerle ifade etmenin zor olduğu, işte seyahat anlarım benim için hep öyle. Hatta mümkünse konuştuğum dili bilen kimse yoksa etrafımda, bu daha da özgür hissettirir beni.
***
Hani bazen bazı şeyler engel olur ve o gelmesini heyecanla beklediğimiz seyahatleri bir türlü gerçekleştiremeyiz. Mesela pandemi süreci bana bu duyguyu yoğun bir şekilde hissettirmişti. Acaba diyorum Metaverse ile yapacağımız geziler bizi biraz olsun rahatlatmaz mı? Düşünsenize bir gözlükle saatlerce o arzu ettiğiniz her yerdesiniz hem de saniyeler içerisinde. Bu kurgusal evren beni nedense bu aralar cezbediyor. Kelime anlamı “evrenin ötesi”… Hep merak etmiyor muyuz zaten, ne kadar gidersek gidelim hep “bir ötede ne var?” merakı yakamızı bırakmayan ikizimiz gibi sanki.
***
Güney Kore birçok alanda olduğu gibi bu konuda da dünyanın genelini gerisinde bırakırcasına ilerliyor. Seul 2030 yılına kadar tamamlayacağı proje ile adından sıkça söz ettiriyor. Ben Metaverse ile seyahat isteğimi dile getirdiğimde sanal seyahatin pek bir şey ifade etmeyeceği gibi eleştirilerle karşılaşıyorum. Ancak şu açıdan bakarsak bence biraz daha kolay olur belki zihnimizde oturtmak; bundan 15 yıl önce bütün arkadaşlarımızın dijital bir ekranın içerisinde olduğu sosyal medyanın varlığından bahsetselerdi bize, “olur mu öyle şey” diyerek zihnimizde anlamsızlaştıracak ve değersizleştirecektik. Oysa bugün hayatlarımızın ne kadar da büyük bir kısmını kaplamıyor mu? Yani elbette eleştiri güzel şey fakat hayal sınırlarımızın ötesinde kalan bir şeyi sırf biz fikren adapte olamıyoruz diye şiddetle reddetmek bana çok da mantıklı gelmiyor.
***
Bugün biz geleceği şekillendirirken geleceğin içerisinde var olabilmek ve mevcudiyetini koruyabilmek için ileri odaklı düşünmek zorundayız. Evet çoğu zaman zihnimizin sınırlarını da aşacağız, o konfor alanlarımızdan biraz çıkıp rahatsız da olacağız mümkünse!.. Geleceği inşa etmek; yalnızca inovatif ve bu inovasyona adapte olmaya motive olmuş bir toplumun elleriyle olabilir. Bireysel gelişim, toplumsal gelişimin anahtarı. Yani her birimiz sorumluyuz bu süreçte.
***
Bu gelişim ve değişim bizi mutlu eder mi, etmeye yeter mi bilmiyorum ama en azından mutluluğun bireysel olarak seçilebilirliği konusunda bize yardımcı olacağı kesin.