Son İstanbul depremi, önceki Kahramanmaraş ve 6 ili kapsayan deprem, öncesi İzmir, öncesi Van, öncesi Gölcük…
Hepsinde bir mühendis olarak asla anlamadığım ünlü ve ünsüz kişiler uzatılan mikrofonlara sanki mecburlarmış gibi bilgiçlik taslayıp sade vatandaşın zihnini kirletiyorlar.
Buna, aslında sorumlu olması gereken yetkili kurumlar ve yöneticileri de katılıyor ve ortada oluşan berbat kakafoni her yeri kirletiyor.
Bu durum ülkede büyük bir yönetim boşluğu olduğunu ifşa ediyor. Çünkü 1999 yılındaki büyük deprem sonrasında yönetime gelen politikacıların konuyla ilgili hiçbir bilimsel ve akılcı işlem yapmadıkları ortaya çıkıyor. Bunun üzerine o yıldan beri toplanan vergi parası ile bugün depremin konuşulmayacağı bir seviyede olabilirdik.
Son depremde görülen her kafadan çıkan seslerin artık durdurulması ve işin aslına el atılması gerekli görülmektedir. Nedir işi aslı? Türkiye coğrafi ve jeolojik olarak fay hatları üzerinde ve faylar yapısı gereği hareket etmek zorundalar. Eğer bu basit bilgiyi özümsersek çözüm kolay. Artık gereksiz laf ebeliğini bırakıp önce fay hatları üzerinde olan şehirlerimizde depreme dayanıklı binalar, tesisler inşa etmek zorundayız.
Akılcı plan nasıl olmalı?
Bugünden itibaren “müteahhit/yüklenici” kavramını bir kenara koymak gerekiyor. Bunun yerine her inşaatta zemin, jeoloji, mimari, inşaat, elektrik, makine gibi temel mimar/mühendislik disiplinlerinin her yapıda yetkili ve sorumlu olmasının yolu açılmalıdır. Bu tüm mühendislik disiplinlerinde büyük istihdam yaratacaktır. Çünkü güncelde bir bina bazen bir mimar ama daha çok birkaç inşaat mühendisi ve kalfası ile tamamlanmaktadır. Peki, binanın geçerli mühendislik şartlarına uygun olup olmadığını kim denetleyip kontrol edecek? Bu iş için bağımsız, bağlantısız profesyonel kişi ve firmalar oluşturmak zorundayız. Yapı Denetimi gibi değil, ancak sorumluluk sigortası olan, parasını ortak havuzdan alacak bir sistem hayata geçirilmelidir. Konut alan bir kişinin bu denetimleri bireysel olarak yapabilecek bilgisi ve yeteneği olmaz, yoktur. Devlet vatandaşı adına düzenleme yapmalıdır.
Ülkede son 25-30 yılda yapılan, inşa edilen konutları kamu binaları, tesisler için yine sorumluluk sigortasına sahip bağımsız kişiler tarafından denetlenmeli ve güçlendirilmeli veya yıkılmalıdır. Burada çürük binaların yeniden yapılması sırasında şehirlerin bilimsel planlamaları yapılarak bazı iyileştirmeler yapılabilir. Böylece alanlar tekrar tekniğine uygun ve yaşanacak şekle dönüştürülebilir. Aynı kapsam içinde mutlaka “Sıfır Enerji Bina” tekniğine geçiş yapmak, konutları daha kullanışlı, ferah, yeterli ancak en uygun büyüklüklere çekmek gereklidir. Dünyanın en pahalı enerjisini kullanan bir ülkenin bu tedbirleri alması önemlidir.
Depreme dayanıklı binalar yapıldıktan sonra depremin korkusu sıfırlanacaktır. Bunun ülkeye getireceği ekonomik katkı yanında ekranlardaki iç karartıcı ve tarafgir fikirler ile sahipleri de ortadan kalkacaktır. Yapılacak çok iş var ve bizim bu tür gevezelikleri sonlandırmamız gerekir. Konuyla ilgili etkin, yetkili ve sorumlu STK lar, mimar/mühendis odaları direksiyona geçmek zorundadır. Bir zahmet ölene kadar işgal ettiğiniz koltukları bırakın, ehil ve genç profesyoneller işin başına geçsinler.
Turistik tesisler de bu kapsam içine girerse hem yerli hem de yabancı misafirlerin tesislerin yapısı ile ilgili çekinceleri ortadan kalkacaktır. Aynı kapsamda tarihi kalıntıların ehil kişiler tarafından elden geçirilip sektöre kazandırılması gereklidir. Yapılacak her türlü işte mutlaka sorumluluk sigortası olmalı ve bu açıkça ilan edilmelidir. Bir zaman sonra bu tedbirler normal refleks haline gelecek ve ülkemizde tesisler ve yapılar dayanıklı şekle dönecektir. Bunun kazanımı çok büyüktür.