Kartalkaya’daki otel yangını faciasını araştırmak için kurulan “Bolu Kartalkaya Mevkiinde Bulunan Bir Otelde Meydana Gelen Yangın Faciasının Tüm Boyutlarıyla Araştırılarak İlgili Kurum ve Kuruluşların Sorumluluklarının Tespit Edilmesi ve Benzer Olayların Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu”nun toplantısına katılan Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) Başkanı Oya Narin, oteller de dahil olmak üzere, aslında Türkiye’deki tüm tesislerin, 2002 yılında yürürlüğe giren “Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik” ile yangından korunmak adına kapsamlı bir mevzuata sahip olduğunu ifade etti.
2007 yılında yenilenen yönetmeliğin daha kapsamlı bir çerçeve oluşturduğunu ve uluslararası standartların aradığı tüm normları taşıdığını kaydeden Narin, mevzuattaki standartların etkin bir şekilde uygulanmasının ve denetim mekanizmalarıyla güçlendirilmesinin son derece önemli olduğuna dikkat çekti.
Tüm binalar 2002 ve 2007 tarihli yönetmeliklere uyumlu hale getirilmeli
Başta 2002 yılından önce inşa edilenler olmak üzere, ülke genelindeki mevcut yapıların yangın anında oluşacak can güvenliği risklerini temel alan bir yangın analizi denetimine tabi tutulması ve belirlenen risk unsurları çerçevesinde risk raporları oluşturulması gerektiğini kaydeden TTYD Başkanı Oya Narin “Bunun sonucunda, 2007 öncesinde inşa edilen ancak 2007 ve 2002 tarihli ‘Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik’e uyumlu hale getirilmemiş olan tüm yapılar için uyum süreleri ve makul süreçler tanınarak, yangın güvenliği tedbirlerinin hayata geçirilmesi ve eksiklerin tamamlanmasının sağlanmasını öneriyoruz. Bütüncül ve sürdürülebilir bir denetim modeli olmadan, yangın güvenliği konusunda alınacak önlemlerin kalıcı olabileceğini de düşünmüyoruz.” dedi.
Narin, sunumunun devamında şu noktaların altını çizdi:
Denetim süreçlerinin eksiksiz hâlde yapılmasının önemli olduğunu görüyoruz. Yangın güvenliği denetimleri yalnızca belge kontrolü ile sınırlı kalmamalı; tatbikat, ekipman uygunluğu, tahliye prosedürlerinin etkinliği kapsamlı bir şekilde değerlendirilmelidir.
"Denetim verilerinin tur operatörleri ve kamuoyuyla paylaşılmasını öneriyoruz"
Denetimlerde her bir sistemin Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akredite edilmiş kuruluşlar tarafından yapılmış olduğunun kontrol edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Elde edilen denetim verilerinin muhakkak e-devlet sisteminde kayıt altına alınması ve ilgili kamu otoritelerle paylaşılması, gerekirse de kamuya açık bir şekilde tur operatörlerinin ve herkesin denetleyeceği bir formda şekillenmesini ve bütün bunların her iki yılda bir kontrol edilmesini ve arşivlenmesini öneriyoruz.
Güvenlik önlemlerinin sürdürülebilir olması için denetim mekanizmalarının güçlenmesi sadece iki yılda bir değil aynı zamanda faaliyet sürecinde de denetlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Birçok gelişmiş ülkede yangın güvenliği yalnızca afet yönetimi kapsamında ele alınmamaktadır. İş sağlığı ve güvenliği kültürün ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Turizm tesislerinde yangın önleme ve müdahale sistemleri tıpkı diğer iş güvenliği uygulamaları gibi operasyonel süreçlerin doğal bir unsuru hâline getirilmiştir.
"Yangın güvenliği tedbir değil, günlük işleyişin parçası olmalı"
Örneğin, bazı ülkelerde otellerin yangın risk değerlendirmeleri, iş sağlığı ve güvenlik raporları ile birlikte ele alınmakta, tatbikatlar, duman tahliye sistemi düzenli olarak denetlenmektedir. Bu yaklaşım yangın güvenliğini olağanüstü durumlarda devreye giren bir tedbir olmaktan çıkarıp günlük işleyişin sürekli bir parçası hâline getirmektedir.
Türkiye'de de yangın güvenliğinin iş sağlığı ve güvenliği kültürüne entegre edilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda, mevzuatın iş güvenliği düzenlemeleriyle daha uyumlu hâle getirilmesi, denetimlerin süreklilik kazanması ve işletmelerin risk yönetimini ön alıcı bir anlayışla benimsemesi büyük önem taşımaktadır. Ancak bu şekilde yangın güvenliği işletmelerin sürdürülebilir yönetim anlayışının bir parçası hâline gelebilir.
Dışarından gelen yangın tehlikesi de ciddi risk
Turizm bölgelerimizde geçmiş yıllarda yaşanan orman yangınları dışarıdan gelen yangın tehlikesinin de ciddi bir risk oluşturduğunu göstermiştir. Örneğin 2021 yılında Marmaris, Bodrum ve Antalya'da meydana gelen büyük orman yangınları turizm bölgelerine ulaşarak otelleri ve yerleşim alanlarını tehdit etmiş, tahliyelerin zorunlu hâle gelmesine neden olmuştur. Bu tür olaylar yalnız işletmelerin bireysel önlemlerle değil yerel yönetimler, kamu otoriteleri ve özel sektörün iş birliğiyle hazırlanacak bölgesel risk yönetimi planlarının gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Yangında ilk 10 dakika kritik
Uluslararası normlar yangına ilk on dakikada müdahale edilmesinin hayati bir öneme sahip olduğunu ortaya koymaktadır. Bu süre içinde etkin bir müdahale sağlanamazsa risk katlanarak büyür. Turizm bölgelerinde nüfusun sezonluk artışına bağlı olarak yangın müdahale süreçleri değişkenlik göstermektedir.
Ek yangın önlemleri alınmalı
Bu nedenle yangın müdahale süreleri analiz edilmeli, kritik bölgelerde ek önlemler alınmasını, nüfusu yaz ve kış sezonlarında önemli ölçüde artan turizm bölgelerini, yangın söndürme ve tahliye kapasitelerinin arttırılmasını, yangına on dakikadan geç müdahale imkânı olan bölgelerde en az otuz dakika boyunca güvenli tahliye imkânı sağlayacak altyapı önlemlerinin alınmasını, yangın su depoları, itfaiye araçları ve ekipmanların kritik bölgelerde konumlandırılmasının yanı sıra deniz suyu kaynaklarının denize yakın bölgelerde yangın hâlinde kullanımının sağlanması için altyapı çalışmalarının yapılmasını önermekteyiz.
Zorunlu yangın ve doğal afet sigortası
Bir başka başlık ise sigorta sisteminin etkinleştirilmesidir. Yangın ve doğal afet sigortalarının halka açık ve toplu kullanım alanlarına sahip tüm işletmeler için zorunluluk hâline getirilmesi, sigorta poliçelerinin yangın güvenlik sistemleri ve denetim süreçleriyle ilişkilendirilmesi, sigortası bulunmayan işletmelerin turizm işletme belgesinin askıya alınması önerilmektedir.